Merhaba, uzun zaman sonra ilk yazılarımdan birisine annelikle ilgili bir konuyla başlamak istiyorum. İki buçuk yıl kesintisiz 3 saatten uzun uyumadan yaşamış birisi olarak yeni konulara adapte olmak zaman alıyor. Konumuz, yıllar içinde annelerimizden duyduğumuz "Anne olunca anlarsın!" cümlesi... Peki bizler anne olunca 'ne anladık' gerçekten? Bu çoğumuzun merak ettiği ve etraftan en az bir kez mutlaka duyduğu "Anne olunca anlarsın." cümlesindeki üç kelime neyi ifade ediyordu? Yoksa anneliğin sırrı bu sözün altında mı saklıydı? Bunu benim gibi yeni annelere sorarak cevaplarını duymak ve sizler için derlemek istedim. Tabii bunu anne baba olunca anlamak olarak genişletmek de mümkün. Burada babalar hemen itiraz eder diye tahmin ediyorum ama kusura bakmayın babalar! Cümlenin orijinali böyle.
Bizim gün gectikçe sayısı artan en az 100 kişilik bir yogacı anneler grubumuz var. Hamileliğimizden beri pek çok konuda birbirimize destek oluyoruz. (İyi ki hamile yogası eğıtmenimiz Sevgili Dila bizleri bir araya getirmiş. Bu ayrı bir yazı konusu.) Elbette bu sorunun cevabı sayfalara sığmaz o nedenle, "Bir cümle ile söyleseniz o ilk cümle ne olurdu?" dedim. İşte cevaplar:
Ayça (32): Anneliğin zorluğunu, anaların kıymetini, annelerin sabrının kaynağını, velilerin saçmalıklarını anladım...
Hanife (38): İşlerin asla dışarıdan göründüğü gibi olmadığını, anneliğin bir tükürdüğünü yalama sanatı olduğunu, bir de kendi kapasitemin çok büyük olduğunu gördüm.
Gizem (32): Annemin neden her şeyim ile yakından ilgilenmeye çalıştığını, kaygılandığı şeylerin evlat için kaygılanılabilecek şeyler olduğunu anladım.
Seçil (32): Herhangi bir konuda kendin sonuçlarını bilirken, fazla müdahale etmeden, onun kendi kendine keşfetmesini izlemek çok zor. Anne babaların neden her konuda kaygılı ve uyarıcı bir tondan konuştuklarını anladım. Birşey söylersin 50 nasihat dinlersinya ailenden. Benim gibi kendi bildiğini okuyan biri için, zordu dinlemek. Şimdi anlıyorum. Göz göre göre onu uyarmamak asla içime sinmez. Sürekli uyaran bi anne olmak da istemiyorum ama nasıl yapacağız! Bakalım...
Gizem (33): Anne olunca annemi anladım. Benim için ilk cümle budur.
Şeyma (33): Benim için anneliğimin ilk 1,5 yılı annemden uzaklaştığım, sonraki 6 ayı 'anladığım ama affedemediğim', son bir yılı da “Onun da elinden gelenin en iyisini yaptığını” kabul ettiğim ve yoluma devam etmeye çalıştığım bir süreç oldu.
Tuğçe (37): Ben anne olunca karşılıksız sevginin büyüklüğünü anladım. Bir de anne olmadan önce yorulduğum günler yorulmak değilmiş onu anladım.
Tuğba (33): Anne olunca annemi anlamaktan çok uzaklaştım diyebilirim ama şimdi çok daha iyiyim; durumu kabullenmek ve geride bırakabilmek çok iyi geldi. İnsanın annesine içten kırgın olması bile o kadar kötü, o kadar buruk hissettiren birşeymiş ki, şimdi o hissim geçip annemle tekrar güzel keyifli iletişimde olmaya başlayınca iyi ki geçti diyorum. İki çocuğum oldu, hala anneme karşı kırgın olmak beni ne kadar üzmüş... Annelerimize olan bağımız inanılmaz.
Selcen (36): Annemin kıymetini gerçek anlamda anladım, yaptığı fedakarlıkları, bana genelde yersiz gelen endişelerini, nasıl yemeklerin en güzel yerlerini hep bize verebildigini anladım... Bu sonsuz verme hissiyle; zor, yoğun ve yorucu olmasına rağmen, uyuduktan 5 dakika sonra onun fotoğraflarına bakarken kendini bulmak enteresan bir his. Annem biz üniversitedeyken Türk dizisi izleyemezdi, endişelerini körüklüyor diye... Şimdi onu bile anladım.
Merak edenler için yazdım. İşte böyle uzar gider. Detaylara insek, toprağa kök olur. Annelerin yaşadıkları ve duyguları buradan uzaya yol olur. Anladık ki annelik, empatisi en zor şeylerden birisiymiş. Bu yüzden anneler yıllardır bu sözü söyler dururmuş... Bu üç kelime anneliğin sırrı değil, annelerin anlatamadıklarıymış. Yeni yazıda görüşmek dileğiyle.